Engerekgiller familyasından olan bu yılan türünün bilimsel adı Vipera ammodytes'tir. Kendilerine boynuzlu yılan denmesinin nedeni, baş bölgesindeki boynuzu andıran bir çıkıntının olmasıdır.

Boynuzlu yılanlar genellikle 50-90 cm arasında bir boya sahiptir. Sırtları kahverengi, sarı ve gri tonlarında olur. Ayrıca sırt bölgesinde koyu kahverengi baklava desenine benzeyen zikzak bir desen bulunur. Başın üst kısmı ve karın kısmı beneklidir. Genelde küçük hayvan türlerinden olan sürüngenler, kuşlar ve kemiricileri zehirleyip öldürerek ya da canlı canlı yiyerek beslenirler. Eylül ayından Nisan ayına kadar kış uykusuna yatarlar. Oldukça zehirli bir türdür ve oldukça yavaş hareket ederler. Genel anlamda saldırgan bir tür olmamakla beraber insanlara yalnızca kendilerini tehlikede hissettiklerinde saldırırlar.

Boynuzlu yılanın ısırdığı anda zehri aktarır ve ısırılan yerde genelde iki diş izi bulunur. Isırılma sonrası kanama, şiddetli ağrı ve ısırılan yerde şişkinlik görülür. Bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal, solunum ve kalp atımında hız ortaya çıkar. Genelde ölümler dolaşım ve solunum felcine bağlı olarak gerçekleşir.

Yunanca adını kumlu bölgede yaşaması ve kuma gömülmesi nedeniyle almıştır. Ancak ülkemizde de taşlı, çalılık ve küçük boylu bitkilerin bulunduğu alanlarda da yaşadığı bilinmektedir. Yüksekliği 2000 metreye kadar olan bölgeler genel yaşam alanlarıdır. Türkiye'de Kuzeydoğu, Doğu, Güneydoğu ve Batı bölgelerinde yaşamaktadır.

Çiftleşme mevsimleri ilkbahardır. Yaz aylarının sonuna doğru 5-15 arasında yavruları olur. Boynuzlu yılanlar ovovivipar üreme özelliğine sahiptir, yani yavrular anne karnında gelişir ve doğum sırasında canlı olarak dünyaya gelirler.

Boynuzlu yılanın insanlarla karşılaşması genellikle nadirdir ve bu tür yılanlar doğal yaşam alanlarını tercih ederler. Zehirlerinin insanlar üzerinde ciddi etkileri olabilmesine rağmen, bu yılanlar ekosistem için önemli bir rol oynar. Yılan zehirleri, tıpta bazı ilaçların üretiminde de kullanılmaktadır.